Ne uyuduğunu anlarsın ne de yaşadığını. Yüreğinin tam ortasına gelip yerleşmiş bir yumrudur seni her gün biraz daha çürüten. Çıkartıp atmak istersin de gücün yoktur. Onunla yaşamak istemezsin ama kurtulmak daha zor gelir. Her gün bu acıyı çekmeyi göze alır da yürek bir kere adam gibi yanmaktan korkar. Tüm yaşanmışlıklara ve yaşanamayanlara rağmen bittiğini bilirsin de bir türlü dilin varmaz bitti artık, gidiyorum demeye. Mantığın söyler hadi gidelim diye de yüreğine anlatamazsın gitmeyi.
Bir zamanlar çok mutlu olduğu yerde şimdi bunları yaşıyor olmayı kabul etmez yürek. Dün mutlu olduysak bugün de olabiliriz der. Gitmek yerine kalıp mücadele et der. Ben aynı benim, ne değişti ki der. Dün de çok seviyordum bugün de. Bizim sevgimiz güçlüdür hem, nelerin üstesinden geldi bunun da gelir der. O benden asla vazgeçemez der. Sadece konuşur zaten yürek, görmez olur.
Yürek değil elbette sadece kör olan. Gözlerini gerçeklere kapatan biziz, yürekten önce. Kimimiz yalnız kalmaktan korkarız, kimimiz saplantı haline dönüştürürüz, kimimiz de başka başka korkulara teslim olur bitti diyemeyiz. Alışkanlıklarımıza ihanet etmekten de korkarız ve korkularla yaşamak gerçeklerle yaşamaktan daha kolay geldiğinden gitmeyi aklımıza bile getirmeyiz.
Otuzunu hatta kırkını geçmiş bir erkekse gidemeyen taraf, yalnızlıktan korktuğu, alternatifi olmadığı için gitmiyordur. Sorsan mutsuzum der, ne istediğimi bilmiyorum der, zaten doğru dürüst bir şey de paylaşmıyoruz der ama gitmez. Hem kendini, hem artık sadece "insan" olarak seviyorum dediği kadının ömründen çalmaya devam eder ta ki kadın gidene kadar. Ama ne yazık ki kadın da gitmeye niyetli değildir. Çünkü o da saplantı haline getirmiştir, çünkü onun da yeni birine tahammülü yoktur, çünkü onun da korkuları vardır. Ben senden vazgeçene kadar sen benden vazgeçemezsin der ve kangren olmuş bacağıyla yoluna devam eder. Birbirlerinin ömürlerini gasp ettikleri görmeyecek kadar kör olmuştur yürekleri de gözleri de.
Yalnızlık zordur ve kimse yalnız kalmak istemez. Ama yalnız kalma korkusuyla ya da egolarımızın bize yaşattığı tüm korkularla, bitmiş, tükenmiş bir ilişkiyi yaşamak daha zordur.
Bir bilsek çekip gitmenin aslında ne kadar iyi geleceğini ruhumuza, bir dakika bile durmayız orada. Ne kendimize ne de yüreğimize yapmayız bu eziyeti sıyrılabilsek korkularımızdan. Korkularımızdan kurtulup da bir cesaret bitti diyebilsek, kangren tüm vücudumuza yayılmadan bacağımızdan vazgeçmeyi göze alabilsek, her şey nasıl da güzel olacak bir bilsek.
Bitiremediğimiz bitmiş ilişkilerimize "hoşçakal" dediğimizde önce için boşalmış gibi hissedersin, sonra yüreğin gün geçtikçe hafifler ve korkuların bir bir silinip gider aklından. Kendine geldiğin gün ise istesen de yalnız kalamazsın.
Unutma! Evren boşlukları sever ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder